Şu andaki okulumuz 1992 yılında yapılmıştır. Köyümüzde daha önce 1938 yılında açılan bir ilköğretim okulu bulunmakta idi. Okul adını şu anda okulun üzerinde bulunduğu araziyi bağışlayan Hasan Çakan’dan almış ve okulun adı Sarıköy Hasan Çakan İlköğretim Okulu olmuştur.
Okulumuz biri anasınıfı olmak üzere 7 derslikli olup, 2001 yılındaki depremde büyük hasar görmüştür. Sınıflarda çelik direkler bulunmaktadır.
Okulumuz ihata duvarı ile çevrili olup, 4600 metre karelik bir bahçesi bulunmaktadır.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı aksaklıklar olmasına rağmen köy halkının da katılımı ile çoşkuyla kutlandı.
ÖĞRENDİLER OKUMAYI VE YAZMAYI
24 Mayıs 2007 tarihinde okulumuzda okuma bayramı ve ana sınıfı şenlikleri vardı. Mini mini birlerimiz okumaya geçmenin mutluluğunu aileleri ve tüm arkadaşları ile birlikte kutladılar.
Öğrenmişler okumayı. 1.5 saatlik saatlik programı minicik kalplerindeki sevgi ve başarmanın mutluluğu ile çok güzel sundular. Pırıl pırıl gözler, titreyen elleri ve kocaman emekleriyle o günün yıldızlarıydılar.
" Okulumuzun açılışından bu güne çok zaman geçti. Bu sürede çok çalıştık, çok yorulduk ama basardık. Sizin destek ve güveninizi boşa çıkarmadık. Bizlere duyduğunuz güven ve içten sevgi yolumuzu aydınlattı. Lütfen olabilecek hataları anlayışla karsılayın. Bu bizim ilk gösterimiz."
Dediler.
1. sınıf olmanın verdiği şaşkınlığı, Hacivat ve Karagöz’ ü, şiirlerini, canlandırmalarını, manilerini, yarışmaları, dans gösterilerini, İnsan Hakları’ nı kendi dünyalarından bize yansıttılar. O gün onların gözünden baktık
her şeye. Ana sınıfının yedi cüceleri, palyacoları, balon patlatanları... Şaşırdılar, unuttular, düştüler ama çok sevimliydiler.
tabi bir yıl boyunca uğrasıp yaptıkları hersey de sergideydi.
İlçemizin gazetesi ana sayfasına tasıdı onları :
" Sarıköy Hasan Çakan İlköğretim Okulu öğrencileri çok çalışmış ve rengarenk bir program hazırlamış."
Onları en çok mutlu eden buydu sanırım
Dünyanın bütün renkleri bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli, en özel olduğunu tartışmaya başlamışlar. Yeşil söze başlamış: “Elbette ben en önemli rengim. Ben yaşamın ve umudun rengiyim. Çimenler, yapraklar, ağaçlar için seçilmişim. Yeryüzüne şöyle bir bakın, her taraf benim rengimle kaplı.” Mavi oradan atılmış: “ Sen sadece yeryüzünün rengisin, ya ben? Ben hem denizin hem gökyüzünün rengiyim. Gökyüzündeki mavi, insanlara huzur verir ve huzur olmadan da siz hiçbir şey yapamazsınız.” Sarı söze karışmış: “Siz dalga mı geçtiğinizi sanıyorsunuz? Ben güneşin rengiyim, dünyaya sıcaklık verenim. Ben olmasam hepiniz soğuktan donardınız.” Turuncu onun sözünü kesmiş: “Ya ben? Ben direncin ve sağlığın rengiyim. İnsanın yaşaması için gerekli vitaminler benim rengimde bulunur. Portakalı, havucu düşünün. Pek ortalarda görünmeyebilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güzelim rengi veren benim, unutmayın!” Kırmızı dayanamayıp söz almış: “Ben hepinizden üstünüm. Ben kan rengindeyim. Kan olmadan hayat olur mu? Hem ben cesaret ve tehlikenin rengiyim. Bensiz bu dünya bomboş kalırdı.” Mor ayağa kalkmış: “Hepinizden üstün olan benim. Ben gücün ve asaletin rengiyim. Bütün liderler ve krallar beni seçmişler. Otorite ve bilgeliğin rengi benim.” Bütün renkler bir ağızdan konuşmaya devam edip kavgaya tutuşmuşlar. Her biri diğerini itip kakıyor ve: “ En üstün benim…”diyormuş.Derken bir anda şimşekler çakmaya, yağmur damlaları gökten inmeye başlamış…Bütün renkler neye uğradıklarını şaşırıp korkuyla birbirlerine sarılmış.
“Sizi aptal renkler. Bu kavganızın anlamı ne? Bu üstünlük kavganız neden? Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için varsınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz çok özelsiniz…Haydi, şimdi el ele tutuşup bana gelin.” Renkler bu sözlerden çok utanmışlar. El ele tutuşup gökyüzüne doğru havalanmışlar ve bir yay şeklinde oraya yerleşmişler. Yağmur; “Bundan sonra her yağdığımda siz birleşip bir renk cümbüşü olarak gökyüzünden yeryüzüne doğru uzanacaksınız. İnsanlar sizi gördükçe huzur ve güç bulacaklar. İnsanlara yarınlar için bir umut olacaksınız. Gökyüzünü bir kuşak gibi saracaksınız ve size ‘ GÖKKUŞAĞI’ diyecekler. Anlaştık mı?” demiş.
Bu yüzden ne zaman dünyamızı yağmur yıkasa ardından gök kuşağı belirir. Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız ve hepimiz çok özeliz. Bunun farkında olmalı ve uyum içinde yaşamalıyız. Salih GÜN
Adım Adım Türkçe
( Düzenlenmiştir. )
Arkadaşlarım neden gökkuşağı diye sordular bende onlara bu metni okuttum.8 Mart perşembe günü öğrencilerimle Türkçe dersinde işledik bu metni. Çok beğenmiştik. Anlamlı ve güzel bir ders veriyordu. Bu metnin işlendiği günlerde okulumuzda gazete çıkarma çalışmaları vardı. Metnin bu kadar anlamlı olması gazetemizin adının kafamızda belirmesine de yardımcı olmuştu ve karar verdik gazetemizin adına. Artık Sarıköy Hasan Çakan İlköğretim Okulu GÖKKUŞAĞI Okul Gazetesi her ayın 5. günü öğrencilerimize, köy halkına ve ilçeye ulaşacaktı. Gazetemize adını vermiştik. Sırada web sayfam blogger vardı ve yine gökkuşağı ile yola başladım.
Gök kuşağı okul gazetimiz İstanbul'a köyümüzün derneğine ulaştı. Bizlere ulaşıp destekte bulunmak istediklerini söyleyen derneğimize çok teşekkür ediyoruz.
YOZGAT ÇEKEREK SARIKÖYÜ YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
Atatürk Mahallesi Çavuşpaşa Caddesi Genç Fidan Sokak No: 5
İlçemizde yapılan ilköğretim okulları arası bilgi yarışmasında okulumuz SARIKÖY HASAN ÇAKAN İLKÖĞRETİM OKULU öğrencileri; Sibel ÇAKMAK,Bircan TEKE ve Arzu KILIÇARSLAN ikinci sırayı almıştı. Öğrencilerimizi ödüllendirmek amacıyla İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Osman ŞAFAK tarafından gönderilen Teşekkür Belgelerini , okul müdürümüz Vahap KONAKÇI öğrencilere 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda törenle verdi.
Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayandığı , ulusal egemenliktir.
4/A SINIFI HALK OYUNLARI EKİBİ ANLATIYOR
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yaklaştığında öğretmenimiz halk oyunları ile ilgili çalışma yapacağımızı söyledi. Bizim isteyip istemediğimizi sordu. Biz çok mutlu olmuştuk ve “tabi ki oynamak isteriz” dedik.
Öğretmenimiz bir ön eleme yapacağımızı söyledi. Bunun için basit figürler gösterdi. Bu figürleri yapabilenler ekibe seçilmişti. Öğretmenimiz “ çayda çıra ve demirci ” oyununu oynayacağımızı söylediğinde çok mutlu olduk. Çünkü hiç böyle bir oyun duymamıştık. Yeni oyunlar öğreneceğimiz için heyecanlıydık. Her gün çalışmaya başlamıştık. Çalışmalarımız yorucu geçiyordu ama tatlı bir yorgunluktu. Her gün bir figür öğreniyorduk. Figürleri öğrendikten sonra koreografiyi oluşturmaya başladık. 23 Nisan da oynamaya hazırdık. Kıyafetlerimizin nasıl olacağına öğretmenimizle birlikte karar verdik. Öğretmenimiz kıyafetlerimizi getirdiğinde çok mutluyduk.
Bayram günü geldiğinde çok heyecanlıydık, bir de o kadar mutluyduk. Ayrınca çocuk olarak çok şanslı olduğumuzu düşünüyorduk. Oyun sırası bize geldiğinde öğrendiklerimizi bütün gayretimizle oynadık.
Biz çocuklara böyle güzel bir günü armağan ettiği için Mustafa Kemal ATATÜRK’e teşekkür ederiz.
“Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
M. Kemal ATATÜRK
ÇANAKKALE BİR ŞİİRDİR!
Çanakkale savaşının 92.yıldönümü ve Şehitler Günü doğrultusunda okulumuzda çeşitli etkinlikler düzenlendi.İlk olarak19 Mart pazartesi günü okulumuz bahçesinde günün anlam ve önemini anlatan bir tören yapıldı.Tören Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şehitlerimiz için 1 dakikalık saygı duruşunu takiben İstiklal Marşı’mızın okunmasıyla başladı.Günün anlam ve önemini belirten konuşmanın ardından, öğrencilerin Çanakkale Zaferi ve şehitlerimizle ilgili şiirleri ve konuşmaları yer aldı.
Öğrencilerimize kahramanca mücadele eden ve 200 bin Türk’ün şehit olduğu Çanakkale savaşlarını anlatan belgesel izlettirilerek, o şartlarda hangi zorluklarla bu savaşın kazanıldığı bir kez daha hatırlatıldı.
Tören sonrasında okulumuz öğrencileri , öğretmenleri ve şehit yakınlarımız köyümüzün şehitleri olan Şehit Rıza KÖSEOĞLU ve Şehit Salih ERDEM’in mezarlarını ziyaret ettiler.Burada şehitlerimizin özgeçmişleri okunarak, şehitlerimizin mezarlarına Türk Bayrağı çekilmiştir
Okulumuz spor kulübü öğrencileri köyümüz şehitlerini tanımak ve gelecek öğrencilere tanıtmak ve onların vatanımız uğrunda nasıl canlarını seve seve verdiklerini gelecek nesillere aşılamak amacıyla, şehitlerimizin anısına okulumuz koridorunda şehitlik köşesi hazırlamışlardır.
Sarıköy halkı, yaklaşık 7. veya 8. yüzyıllarda Sivas ilinin Yıldızeli ilçesinden göç ederek bugünkü bulunduğu yere yerleşmiştir. Sarıköy isminin nereden geldiği tam olarak bilinmemektedir. Göçebe olarak yaşanan ve günümüzde “Yörük” diye anılan halk bu yöreye gelince, şu anda komşu oldukları Elemin Köyü ile karşılaşmışlardır. Bu iki köy Sivas’ta iken de komşu imiş.
COĞRAFİ KONUMU
Sarıköy; ilçeye 17 km. uzaklıkta olup kuzey, güney ve doğusunda küçük tepelerin bulunduğu, yakınından Çekerek-Zile karayolunun geçtiği bir vadi yamacına kurulmuştur. Kuzeyde meşe, doğuda çam ağaçlıklarının bulunduğu küçük ormanlar vardır. Köyün girişinde Çekerek Irmak’ı bulunmaktadır. Çok fazla kayalığın bulunmadığı köy, yukarıya doğru yükselen bir yapı sergilemektedir.
İKLİMİ
Sarıköy İç Anadolu Bölgesi’nin karasal iklimi ile Karadeniz iklimi arasında bir geçiş bölgesidir. İklimi Yozgat’a göre deha yumuşaktır. Çok sert geçmeyen bir kışı vardır. Baharda bol yağış alan ve yazları da yağışın devam ettiği bir yerdir.
YÖNETİMİ
Yozgat ili, Çekerek ilçesi, Sarıköy 2300-2400 civarında nüfusu olup, büyük bir köydür. Zamanında belediyelik olmayı hak etmişse de olamamıştır. Yönetim, muhtar tarafından yapılmaktadır.
EKONOMİK YAPISI
Köyün başlıca geçim kaynağı çiftçiliktir. Fakat nüfusun hızla artması, geçim zorlukları ve iş imkânlarının az olması nedeniyle erkeklerin çoğu 1984 yılından itibaren İstanbul ve İsrail başta olmak üzere Suudi Arabistan, Libya, Kuveyt vb. ülkelere işçi olarak gitmektedir.
Pancar, buğday, arpa, fasulye, nohut, mercimek köyün ekonomik değer taşıyan ürünleridir. Ayrıca elma, patates ve soğan da yetiştirilmektedir.
Hayvancılık ticari amaçla yapılmaktadır. Sarıköy ve Çekerek çevresinde genellikle kaz yetiştirilmektedir. Yollarda tavuklardan çok kaz bulunmaktadır. Kazlar pazarda da satılmaktadır.
Köylü Çekerek ilçesine bağlı olmasına rağmen alışverişini genellikle Tokat’ın Zile ilçesinden yapmaktadır.
Sarıköy’de ekonomik durumların ve imkanların kısıtlı olduğu bir gerçektir.
SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI
Köyde 1938 yılında açılan bir ilköğretim okulu bulunmaktadır. Okul adını şu anda okulun üzerinde bulunduğu araziyi bağışlayan Hasan Çakan’dan almış ve okulun adı Sarıköy Hasan Çakan İlköğretim Okulu olmuştur.
Çevre eğitim öğretime önceleri fazla önem vermemiş, hatta kız çocuklarını okula göndermemiş. Fakat günümüzde bu düşüncesinden vazgeçmiş, köy halkı eğitim öğretimin önemini zamanla anlamıştır. Çevre köyler arasında dershaneye öğrenci gönderen tek köy konumundadır.
Köy alevi köyüdür. Köyde iki tane de Cem Evi bulunmaktadır. Cem evlerinde semah yapılmakta olup, adet, gelenek ve görenekleri biraz farklıdır. Dilek dileme gibi ilginç olaylar görülmektedir.
Köyde dede, en büyük lider olup herhangi bir sorun olduğunda ona danışılmaktadır. Köyde kız kaçırma olayları da meydana gelmektedir.
Sarıköy’de insanların misafirperver ve saygılı olduğu gözlenmektedir.
Sarıköy halkının, topluca afet kurbanı kesmek ve yağmur duasına çıkmak gibi inançları bulunmaktadır.
Türkiye’nin çeşitli illerinde bulunan 10 üniversitede 20 tane Sarıköylü öğrenci bulunmaktadır.
Köy halkı içinde çeşitli meslek gruplarından insanlar vardır. Bunlar ; 3 astsubay, 2öğretmen, savcı, üsteğmen, avukat, İngilizce öğretmeni, orman mühendisi, 2 hemşire, mimar ve hakim bulunmaktadır.
Köyde 2250 kişi bulunmakta olup, toplam 300 hane vardır. 40 öğrenci lisede ve değişik illerde okumaktadır.
Yaklaşık 100 kişi yurt dışında çalışmaktadır. ( İsrail, Ukrayna ( 20 kişi ) Rusya, Dubai)
TARİHİ ESER
Köyde kayda değer hiçbir tarihi eser ve kalıntı bulunmamaktadır.
KÖYDEKİ DOĞAL AFET, SAVAŞ VE BENZERİ OLAYLAR
Köyün eğimli bbir arazide kurulmuş olması ve güzey yamaçlarında taban su kaynaklarının bulunması 1965-1966 yıllarında yavaş seyreden bir toprak kaymasına sebep olduğu söylenmiştir. Ayrıca okulda bulunan destek çubukları bölgede depremin olduğunu göstermektedir.
Zamanında Çapanoğlu adıyla anılan bir lider öncülüğündeki çete bölgede hüküm sürmüş, köyün kuzeyinde bulunan dağlık bölgede, Kurtuluş savaşının başladığı yıllarda 7 subay şehit edilmiştir. Buraya daha sonra “Yedi Şehitler” ismi verilmiştir. Çekerek’te bulunan Şehitler Anıtı’da bu subaylara aittir. Anadolu köylerinde olduğu gibi bu köyde çok fazla şehit vermiştir.
SAĞLIK VE EV İDARESİ
Sarıköy’de ataerkil bir aile yapısı mevcuttur. Çok aşlilik ve boşanma olayları bulunmaz. Evler genellikle yeni ve betonarme yapıdadır.
Köyde bir sağlık evi bulunmaktadır. Burada pansuman, iğne gibi hizmetler verilmektedir. Diğer sağlık sorunları için Çekerek ve Zile ilçesine gidilmektedir.
Köyde su sıkıntısı olmasından dolayı sağlık sorunları sıkça yaşanmaktadır. Öğrenciler yeterince temizlik alışkanlığı kazanmamıştır. Sarıköy’de 5 adet köy çeşmesi bulunmaktadır. Ayrıca evlerde de su dönüşümlü olarak akmaktadır.
Genelde genç nüfusa sahip olan köyün yaş ortalaması 20-25’dir. Çocuk sayısı genelde fazladır.
Sarıköy halkı, Selçuklular zamanında Orta Asya’dan Sivas Yıldızeli’ne yerleşmiştir.Sivas Yıldızeli’nden kuraklıktan dolayı bugünkü Yozgat Çekerek Sarıköy’e yerleşmiştir. Köy önceleri göçebe olarak yaşamaktadır. Sarıköy halkına “Yörük” denmektedir. Köy halkı Orta Asya Türkmenlerindendir. Köy halkına Sıraç da denilmektedir. Sıraç kelimesinin anlamı: Sır; giz, gizli anlamındadır. Aç sözcüğü ise açamak fiilinden gelmektedir. Diğer bir anlamı ise; sır perdesini açıp kaldıran, sırra vakıf olan, gönül gözü ile Hakk’ı gören anlamında kullanılır.
Osmanlı Tapu Tahrir defterlerinde Saraç(Sıraç) Cemaati’nin Tokat bölgesinde olduğu belirtilmektedir.Buna göre köy hem Türkmen hem de Sıraçtır.
Köyün kurucusunun Sofuoğlu Hasan olduğu düşünülmektedir. Ancak bir diğer rivayete göre de Hançeroğlu’nun köye ilk geldiği söylenmektedir. Köye ilk gelenler Hançerler, Bayramoğlu, Sofular, Kepekçiler, Çuhadar oğulları, Aveliler, Guru Üsükler, Köraliler, Kartallar, Üsmenler ve Kâyalardır. Köyün tarihi ile ilgili bir diğer rivayet ise 1960 yıllarında köye bulunan bir öğretmen Sofuoğlu’nun taşını inceledikten sonra bu taşın üzerindeki yazının yedi yüz elli yıl öncesine ait olduğunu söylemiştir. Sofuoğlu’nun köyün geçmişine ait kitabı olduğu söylenmektedir. Ancak kitabın şu anda nerede olduğu bilinmemektedir. Sofuoğlu kitabını Arapça ve Farsça olarak yazmıştır. Bu kitabın köyde Sofuoğlu’nun soyundan birinde bulunduğu ancak bu kişinin bu kitabı kimseye göstermediği ileri sürülmektedir. Genel olarak köyün kurucusunun Sofuoğlu veya Hançeroğlu olduğuna inanılmaktadır.
Zamanında Çapanoğlu, Aynacılar ve Defo isimli eşkıyalar bölgede hüküm sürmüş, köyün kuzeyinde bulunan dağlık bölgede yedi subay şehit edilmiştir. Bu bölgeye “yediler mezarı” ismi verilmiştir. Daha sonra bu şehitlerin naaşı Çekerek’e nakledilerek “şehitler anıtı” adında bir anıt dikilmiştir. Liderliğini Çapanoğlu’nun yaptığı grup isyan çıkarmış ve bu isyanın tesirleri bu bölgeye kadar ulaşmıştır. Bu isyan Haziran-Temmuz 1920 tarihinde bastırılmış ve 6 Ekim 1921 tarihinde İbrahim Bey komutasındaki birlik buradaki eşkıyaları Deveci Dağı civarında geriye kalan eşkıyaları taramıştır. Defo denilen eşkıya da öldürüldükten sonra köy halkı artık Millî Mücadele’ye katılmıştır. Cepheye giden birçok kişi ya geri dönmemiş ya da savaşta şehit olmuştur.
Heute waren schon 5 ziyaretçi (5 klik) hier!
Über diese Page
Hier kannst du einige Informationen über deine Seite reinschreiben, Partnerlinks aufführen oder ähnliches ;-)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
